16 Şubat 2022 Çarşamba

 #Burası, eğitim hayatımın başlangıç noktası, Cumhuriyet İlkokulu.

Bir anda kendimi okulumun bahçesinde buldum.
Bahçedeki çam ağaçlarının yerinde yeller esiyor artık.
Bizim öğrencilik yıllarımızda, Amerika'dan gönderilen süt tozları vardı.
Bütün okullara dayatılan süt tozları...
Annem,önlüğümün cebine, o dönemde her çocuğun sahip olduğu katlanan siyah-beyaz bardak koyardı.
Ama ben, o sütleri hiç içmedim, şimdi kesilmiş o çam ağacı içti bütün sütlerimi.
Okulumun bahçesinde ne çok anım var.
Çocukken, çok hızlı koşardım, kimse tutamazdı beni.Çok da iyi top yakalardım. Hiçbir takımım yenilmezdi yakartop oyununda.
Kardeşimi ağlatan bütün çocukları da bu bahçede dövdüm,itiraf ediyorum.
Elimden kurtulan olmazdı, ne demek kardeşimi ağlatmak?
Çok korkulan bir ablaydım okulda, çok da iyi bilinirdim.
Cesaret isterdi ondan sonrası.
Bando takımının hep şefiydim bu bahçede. Şu küçücük çiçekli bahçenin bütün 'Çimlere Basmayın, Çiçekleri Koparmayın' yazılarını ben yazardım neden bilmem?
Andımızı okumak, bir prestijdi öğrenci için.
Bütün okul, o basamaklardaki duruşunuza bakardı.
Sınıfıma girdim. Şurda, öğretmenim Hacı Hülya,sürekli Milliyet Gazetesi okurdu ve gazeteyi okurken bana ' Kalk Berrin, konuyu anlat' derdi.Sınıf Başkanıydım ya!
İşte şurası da 5 yıllık eğitimim boyunca oturduğum sıram. Sıra arkadaşlarım Nuran, Fatma,sınıf arkadaşlarım Ziya, Mustafa,Faruk, Yaşar,Aliye, Nigar, Mehmet, Ahmet, Zafer, Ayhan, Gazi ve diğerleri...
Nerdeler kim bilir şimdi?
Karşılaşsak, birbirimizi tanır mıyız ki?
Sınıfımda oturdum bir süre. O kara tahtanın yerini akıllı tahta almış. Tebeşir tozu da mazide kalmış.
Şurası, harita odası değil miydi?
Yuvarlak rulolar şeklinde asılırdı bu odada. Oda dediğime bakmayın, küçüklük bir boşluk.
Şimdi, ne harita kaldı ne de eski dersler.
Mazide kalan yıllarımın kareleri bunlar.
Ama kantin yerinde duruyor hala. Hani, hepimizin yaşadığı iki petibör bisküvinin arasına lokum koyduğumuz ve en şahane tadı yakaladığımız o kantin.
Bir de doktorun viran olmuş evi kalmış.
Ne kadar havalı bir evdi o dönemde ve çocukları nasıl da başkaydı bizden.
Kıskanır mıydık ne onları?
Bu bahçede yapardık Yerli Malı Haftalarını.
Neler olmazdı ki!
Annemin kurabiyeleri, içli köfteleri bir başkaydı. Öğretmenler, illa ki isterdi bunları.
Şurda, Zafer'le sihirbazlık numarası yapardık kara önlüklerimizin kollarında.
Duydum ki, Zafer artık aramızda değilmiş.
Ya şu Çukurova Üniversitesine rektör olan kadın!
Matematikte o soruyu ben doğru yapmıştım, nasıl da öfkelenmişti onu geçtim diye.
Nasıl da sevmezdik birbirimizi, eğitim hayatımız boyunca.
Ya şu sırada beslenme çantamı elimden alan Mehmet.
Nasıl da ağlamıştım.
Çocukluk işte....
Ne güzel yıllardı o yıllar.
Maziden geçtim bugün.
Gözlerim dolu dolu olarak.
Kim bilir, kimlerde anılarım kaldı bilmediğim.
Hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder