Günaydın...
Sabah atölyemi açıyorum, benimkisi kapıda bekliyor.
Benimkisi dedimse, benim değil elbette sokak kedisi.
Tabii bu, kedi değil, başka bir ırka ait kedi.
Bu kadar sokak hayvanı besliyorum ama bunun gibi kötü bakanını görmedim.
Elimi tırmalayıp ,kuduz aşılarını vurduran bu hain ama her gün atölyenin kapısında bekleyince....
Nalet olsun şu içimdeki vicdana diyorum.

Bu çocuklar Suriyeli.
İlkokul 4. sınıfa gidiyorlarmış ama görüldüğü üzere okulu kırmışlar ve karşıdaki okulda top oynayan çocukları izliyorlardı beton kaldırıma oturmuş.
Üstleri çok kirliydi ve günlerdir banyo da yapmamışlardı belli ki ama çocuk işte, dünyanın en masum canlıları.
Tabure verdim oturup izlesinler ve hasta olmasınlar diye.
Birinin burnu akıyordu ve üstleri de inceydi bir mevsime göre ama yoksulluk işte.
Dün, Yoksullukla Mücadele arayırmacısı Hacer Foggo' nun bir söyleşisi vardı ama onu sonra irdeleyeceğim elbette.
Çocukları atölyeme çağırdım,biraz sohbet ettik.Çikolata verdim ama bir ayrıntı:
Atölyeme gelen ya da yoldan geçen çocuklara çikolata, şeker veririm, geneli teşekkür etmez ama bu çocuklar tek tek teşekkür etti.
İnsan üzülüyor doğrusu.
Suriye'yi karıştıranların yüzünden bu çocukların ne suçu var?
Kızmak, öfkelenmek, ülkenin üstüne bindirilen yük....
Anlamıyorlar!
Sarayda oturanlar anlamıyor bu dramları!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder