Ve Zorkun Yaylası yolculuğu....
Geç kalındı elbette bu yıl ,bunca sıcağı yedikten sonra ama Annemize sözümüz var 'Kapılarımı kapatmayın' demişti çocuklarına.
Biz yaşayana kadar sürecek bu döngü elbette ,bizden sonra ne olursa artık...
Uçsuz bucaksız mısır, buğday, ayçiçeği tarlalarının içinden geçiyoruz.
Bunca tarım ürününün bir de hasat sonrası var çünkü.
Yer gök yanacak yine.
Her taraf kül ve kokuyla dolacak yine, yeniden.
Toprağa,içindeki canlılara, havaya, suya yazık oluyor her yıl ama bir şekilde yakılıyor yine tarlalar .
Çok eski yıllarıma, çocukluğuma uzanıyorum yayla yolunda.
Yerleşik düzen yoktu o yıllarda ,her yıl kamyonlarla göçerdi insanlar.
Köylerin içinden geçerken leylek yuvalarını, önünde güzel çiçekleri olan evleri hayranlıkla seyrederdik kamyonun üstünde.
Saçlarımız uçuşurdu rüzgardan, tutamazdık.
Ne güzel yıllardı, şimdiki çocukların hayal bile edemeyeceği yıllar ...
Yayla da bir kültür deniz de.
Biraz ondan biraz bundan.
Hamakta,uzun uzun kitap okumaya,kuş sesleriyle uyanmaya, sincaplarla eğlenmeye biraz daha zamanım var.
Önce iş gelir elbette.
Deniz-Kum- Güneş için de, yayla için de çok çalışmak gerek.
Nereye dönseniz uçuk rakamlar.
Bu arada, dünya yüzünde Zorkun kadar pahalı bir yayla daha yok inanın .
Fiyatları görünce sanki Bodrum'da tatildesiniz.
Bu kadar da olmaz ki .
Atölyemi toparlayıp , bu yıl daha fazla kalmak niyetindeyim ama kısmette ne varsa artık.
Hayat bu, sürprizlere açık her zaman.
Ama 2 gün bile iyi gelecek nefes almaya.
Hayırlısı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder