Bu tablomu beğenmişsiniz.Bir öyküsü var elbette,onu sizinle paylaşayım. 🙂
Bir eser yaratırken,karşısına geçen kişinin arayış içine girmesini isterim.Baktığında,çiçeği,böceği,ağacı,kuşu doğadaki haliyle bulmasın ve kendince yorumlasın diye.
O eseri ben yaptım ama bakan kişi,kendi anlamını yüklesin isterim.
Bu tablomun bir kopyası daha var-dı.İstanbul'a,sergiye gönderdim,tablo buhar oldu uçtu.
Ben de,bir tane daha yapsam elim mi tutulur dedim,demesine de,uygulamada sınıfta kaldım elbette.
Tam da böyle söylenirken;gece saat 2.30,uyandım ve tablo yapasım geldi.
Hani,aşık olanlara ilham gelir de şiire başlarlar ya!
Benim de yağlı boya kokusuna özlemim gelmiş demek ki.😉
Fırçayı aldım,şövalyenin karşısına tuvalimi koydum,bir de müzik açtım ve fırça kendi başına gitmeye başladı.
Sanırım 15-20 dakika geçti üstünden,hiçbir şey olmamış gibi gidip,yattım.
Sabah uyandım ki,ne göreyim?
Bu tabloyu yapmışım meğer.
Ne ilhammış gelen kardeşim!Gece beni uyandırıp,tablo yaptırmış hiç fark ettirmeden. 😉
Yüksel Bey,siz bu tabloya bakınca peri bacalarını gördünüz demek!
Ne hoş!
Oysa,Çinliler istila etmişti dünyayı.
Sabah uyandım ki,ne göreyim?
Bu tabloyu yapmışım meğer.
Ne ilhammış gelen kardeşim!Gece beni uyandırıp,tablo yaptırmış hiç fark ettirmeden. 😉
Yüksel Bey,siz bu tabloya bakınca peri bacalarını gördünüz demek!
Ne hoş!
Oysa,Çinliler istila etmişti dünyayı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder