Ağca Dağına çıktığımda görmüştüm, uçurumun kıyısında böyle tırmanmış keçileri.
Hayretle izlemiştim ; yaşamın kıyısında, nasıl olur da böyle bir riskle yaşamaya kalkıyorlardı diye.
Birkaç nedeni vardı elbette.
Yırtıcılardan korunmak, beslenmek amaçlı taze ot arayışı ve kayalardan yalayacakları tuz.
Başka ne olabilirdi,onları oraya çıkaracak neden?
Ama bir canlıyı uçurumun kıyısına kadar getirecek etmenler de bir süreçtir.
Bulunduğunuz coğrafya önce kaderinizdir ama bu kaderi değiştirmek de kişiye ait bir beceridir.
Gitmek ve kalmak arasında kaldığınız sürece bir hedefe varamazsınız.
Bir amaç olmalı,bir amaç.
Ne istiyorsunuz, kendinizi nereye ait hissediyorsunuz , nasıl ,kiminle yaşamak, yaşlanmak istiyorsunuz, tercih yapmanız gerekiyor.
Keçi değilsiniz sonuçta, sınırlı gerekçeleriniz yok.
Uçurumun kıyısına kadar geldiyseniz , o yolculukta nerde hata yaptınız iç hesaplaşmayı da yapmalısınız kendinizde .
Ağca Dağ'ından inerken,karşı tepede görmüştüm böyle keçileri.
Ve sınırda duran bir de adam vardı hayal gibi kaybolan.
Bir ayağı kaysa....
'Uçurumun kıyısındayım Hızır' mı diyordu acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder