24 Aralık 2019 Salı

#Canı yanan bir insanı, ancak canınız yanmışsa, yanıyorsa anlarsınız.
Gerisi boş laftır.
Atölyemdeyim, Barış Manço'nun 'Kol Düğmeleri' şarkısı çalıyor.
Dışarda, sağanak halinde yağmur yağıyor.
Biraz dursa, yola düşeceğim çünkü; hiç ertelemedim bugüne kadar babamı, abimi ve ailemin diğer bireylerini ziyaret etmeyi.
Kol Düğmeleri....
Babam, çok zarif giyinen bir erkekti. Kolalı gömlekleri ve illaki kol düğmeleri elbette.
Kuyumcu da olunca, altın kol düğmeleri takardı en zarifinden.
Çok da özenli bir insandı.
Traş losyonunun kokusunu hiç unutmadım.
O kokuyu her duyduğumda, içimde bir şeyler yaşıyorum yeniden.
İster özlem deyin, isterseniz yarım kalmış hayatlar;
Unutmak mümkün mü, o acı yılları?
Tutanakları okuyorum,sanıkların ifadelerini....
O dönemde, Sıkıyönetim Mahkemeleri vardı.
İki soldan, bir sağdan, her gün insanlar öldürülüyordu.
Niye ,canlara kıyılıyordu?
Çünkü;12 Eylül Askeri Darbesi için zemin hazırlanıyordu ülkemizde.
Maraş,Çorum katliamları, benim ailem, diğerleri, sağcısı, solcusu herkes bu oyuna alet edildi.
Çok insan öldürüldü,çok!
Amerika, ülkemizde ihtilali planladı, zemin hazırlandı ve 12 Eylül geldi.
Terörün sağcısı, solcusu yoktur, acı herkesin acısıdır.
Annelerin, babaların, eşlerin, kardeşlerin gözyaşları hep aynı acıyla aktı o yıllarda.
Yazık oldu ölen bütün canlara.
Solcu olunca üzülelim de,sağ görüşlü olunca sevinelim mi yani?
İnsanız,birinin canı yanıyorsa,bizimkisi de yanmalı.
Ben,en çok annemi izledim.
Anacığım......
Abimi toprağa verirlerken ,o feryatları,çığlıkları....
Toprağın üstünden alamadılar uzun süre.Tırnaklarını kazıdılar yağmurun altında,öyle eve getirebildiler.
Çocukluk anılarınız hiç unutulmuyor.Ne zaman,ne yıllar yararsız bunun için.
Her yıl,tam da bu günlerde aynı üzüntüyü yaşıyoruz aile olarak.
Babama gelince.....
Tutanakları okuyorum:
Hakim soruyor sanıklara :
-Ben yapmadım.
-Orda değildim
-Silahı verdim ama ben nerden bileyim Fetullahları öldüreceklerini!
Sanki,verdiği oyuncak silahtı arkadaşın.Birinin eline vermişsen silahı,o silah patlar.
Adı geçenleri takip ediyorum uzun süredir.
Biri, öldü gitti ama yattığı yerde bir daha yatmasın. Dilerim, çok acı çeke çeke ölmüştür.
Biri, sakal bırakmış, takkeyi de takmış, bir de hacca gitmiş, oldu mu size aklanmış, elindeki kan lekesinin çıktığını sanmış biri.
Bir diğeri, aynı silahla, gidip başkasını öldürmüş ama masum olduğunu söylüyor.
Ülkemizdeki adalet bu işte!
Cezasız kaldılar.
O günden bugüne hayatlarını yaşıyorlar sanki, ellerine kan bulaşmamış gibi.
Bizim payımıza da özlem, yaşanmamış duygular, yarım kalmış hayatlar ve babamın kol düğmeleri ve abimin fotoğraf makinesi ve gitarı ki; çok seviyordu gitarını ve şarkı söylemeyi ve albümlerdeki sararmış fotoğrafları düştü.
Yağmur hiç durmuyor ki, hiç değilse isimlerine dokunayım!
Tıpkı, 41 yıl önceki gibi,hiç durmaksızın yağan bir yağmur ve buz gibi hava var dışarda.
Yüreğiniz bir kez üşüdü mü, bir daha ısınmıyor bu hayatta.
Acılar yarıştırılmaz biliyorum.Sen,benden daha az ya da çok üzülmezsin,eğer canın yanmışsa.
Her hanede, aynı gözyaşı, aynı yarım kalan yürüyüşlerin öyküsü yaşandı,yaşanıyor.
Biz de, payımıza düşeni yaşıyoruz.
Ne hakla!
Ne hakla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder