30 Ekim 2020 Cuma

#Uyku tutmuyor bir türlü. Geceden bu yana huzursuzum.

Kalbim, İzmir' de, fikrim İzmir' de atıyor.

İnsanları düşünüyorum, evlatlarını, anne-babasını, kardeşlerini, akrabalarını enkaz başında, çaresizce bekleyen insanları...
Kalbimde, bir acı çöreklendi gece boyu.
'Deprem öldürmez, bina öldürür' diyenler, elbette çok haklı.
En güzel örneği, Japonya.
8 şiddetinde deprem oluyor, kimse ölmüyor, kimsenin burnu bile kanamıyor ama bizim gibi geri kalmış, rant uğruna her türlü hilenin, ahlaksızlığın, köşe dönmeciliğin pirim yaptığı ülkelerde, depremden ölmek kaderdir.
Hiçbir deprem, ders olmuyor. Koca koca binalar dikiliyor, zeminine bakılmaksızın.
Kimse denetlemiyor belli ki!
Bu binaların doğalgazı, elektriği, suyu neye göre bağlanıyor?
Ruhsat onayı, neye dayanarak veriliyor?
Kırsaldan kente göç yoğunlaşınca doğan ev ihtiyacı, iştahı açtı ve uzman olmayan insanların ellerinde, dağa, taşa, denize konutlar yapıldı.
İşte geldiğimiz sonuç bu!
Canlar ölüyor, canlar!
Hiç mi önemi yok bunun?
Yarın, en geç öbür gün, bu da unutulacak
Geride, çökmüş binaların enkazında ölen canlar, gözü yaşlı, bundan sonra bir yanları eksik insanlar kalacak.
Peki, ne yapmalı?
Bundan sonrası nasıl kurtarılabilir?
Ülke genelinde, il ve ilçe bazında, bütün şehirlerde, acil toplantılar yapılmalı. Yerel yönetimler, depremle ilgili bir birim oluşturmalı ve koordineli bir çalışma yaparak, şehirdeki bütün binalar incelenmeli, depreme dayanıklı olmayanlar yıkılmalı,
Olası bir depremde, toplanılacak alanlar saptanmalı, donanımlı ekipler oluşturularak, arama kurtarma ilkyardım konularında her türlü önlem alınmalı.
Burda,yeşil alanların önemi,eminim daha iyi anlaşılacaktır.
Okullarda, kurumlarda, bölgesel olarak, bütün mahallelerde vatandaşlara depremle ilgili bilgilendirme toplantıları yapılmalı, tatbikatlar yaptırılmalı.
Can bu, gitti mi gider!

Hayatta, hiçbir şey, insan hayatından daha önemli değildir.
İstediğiniz kadar paranız pulunuz olsun, isteğiniz kadar ihtişamlı evlerde oturun, sizin ya da sevdiklerinizin hayatı, yer açmak için kolonları kesilen bir markette son bulabilir.
Bu işin, zengin olmakla kısmen ilgisi var, daha güvenli evlere milyon dolarlar ödeyerek oturursunuz ama o evlerden çıktığınızda ne olacak?
Arabanızla geçerken,çürük bir binanın altında kalmayacağınızın garantisi var mı?
Ya da; sahilde otururken dalgalara kapılmayacağınızın?
Demem o ki;
Toplum olarak, aynı bilinçle, ortak bir paydada buluşmadığımız sürece, hiç birimiz güvende değiliz!
Bir gecede, üstümüzdeki giysilerimizle ortada kalabiliriz.
Kim kurtaracak bizi?
Eski başbakan geliyor diye, vatandaşı çürük binaların altında bekletenler mi, yoksa , elinde telefonla enkazın üstünde konuşan bakan mı?
Depremlere, böyle BAKAN'lar olduğu sürece işimiz çok zor.

Kalbim, Ege'de kaldı bütün gece!
Can bu can!
Gitti mi gider, geri dönüşü yok!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder