18 Ağustos 2024 Pazar

 Bugün Pazar....

En sevdiğim gün.❤️
Mucizelere inanır mısınız?
Ben inanmam.
'İnsanın kendisi mucizedir ' derim her zaman .
Her an ,her yerde bir farkındalık yaratan, yaşatan insan hayatın bir mucizesidir bende.
Pazar sabahına uyandınız ve bir mucize olsa diye aklınızdan geçen şey nedir?
İnsan, bir an için duraksıyor değil mi ,'Acaba ne olsa mucize başlığında ' diye.
Herkesin hayali farklı elbette.
Ülkemizin dört bir yanı yanıyor şu anda.
Yanan yalnızca ormanlar değil, duygularımız da yanıyor öfkeyle.
Hayvanları öldürüp çukurlara dolduruyorlar acımasızca.
Kadınlar ,birer sayı artık,her gün biraz daha fazla öldürülüyor.
Kaybolan,tecavüz edilen çocuklar....
Hani, bir mucize olsun isteriz ya!
Bunları bitirmek zor değil, mucizeye bağlı hiç değil.
Sana, bana, bize bağlı .
Bir mucize olsaydı şu hayatta ; çocukluğuma dönmek isterdim.
Bahçemizdeki tahta, yuvarlak ,kocaman masamızın etrafında Annem,Babam ve kardeşlerimle pazar sabahında toplanmayı isterdim.
Üstünden yıllar geçmemiş, Babamı, kardeşlerimi ,Anamı, Dedemi kaybetmemiş, o dehşet ,o kanlı,acı dolu günleri yaşamamış olmayı isterdim .
Aydınlık bir güne , mavi bir gökyüzüne uyanmak...
Ne güzel olurdu!
Dedim ya, mucize diye bir şey yok.
Sizin dışınızda yaşadıklarınıza engel olamazsınız ama seçimlerimizi kendimize doğru yaparsak mucizeyi beklemeye gerek yok, mucize zaten insanın kendisi.
Piyangodan çıkacak diye para beklemek;
Beyaz Atlı Prensi beklemek;
Temiz,yaşanılası bir dünyayı beklemek;
Her şeyin düzeleceğini beklemek!
Kim yapacak bunları?
Sen necisin?
İyi Pazarlar.❤️

 Bugün 17 Ağustos....

25 yıl önce , 6 Şubat'ta , tıpkı bizim yaşadığımız o korkunç deprem gibi bir depremi yaşadı Marmara Bölgesi.
Binlerce insan öldü yine.
Aradan geçen 25 yıl, bizi yönetenlere depremi anlamak, sağlam evler yapmak, çözüm bulmak gibi yolları arattı mı?
Arasalardı, biz neden 6 Şubat'ı yaşayalım değil mi?
O günlerden ve 6 Şubat'ta hatırımda kalan, kucağında ekmeklerle gözyaşlarını silen o yaşlı adam, yıkılmış duvarların enkazında rüzgârla savrulan perdeler ve çökmüş bir apartmanın bitişik duvarında, raflarda dizili ,kış için hazırlanan domates kavanozlarıydı.
Umuttu işte .
İnsan, ölmeyi düşünerek yaşamaz ki!
O domates kavanozlarının sahipleri yaşadı mı, yoksa kepçe darbeleriyle ,beton parçalarının arasına mı savruldu o salçalar bilmiyorum ama ben de kış için bu kavanozları hazırlarken,ne acı bir tesadüf ki, 17 Ağustos' a denk geldi.
Kavanozları kapatırken, aklımda yalnızca o duvardaki rafta dizili salça kavanozları vardı.
Hayat işte....
Üstünden koskoca bir 25 yıl geçti, 6 Şubat'ın üstünden ise 1.5 yıl.
Ne değişti Allah Aşkına, ne değişti depreme yönelik çalışmalar adına?
Adamlar ,utanmadan, arsızca, yüzsüzce mecliste kan döküyorlar.
Bunlar mı, vatandaşı düşünecek?
Bir yazı görseli olabilir
Tüm ifa

 İstanbul/ Beylikdüzü'nde patlayan bu trafoyu görünce ,aklına esen'in aklına estiği yere, ötesini berisini düşünmeden kurmaya kalktığı trafolar aklıma geldi.

Konuyu iyice araştırdım ki, karşıma çıkan mevzuat, işi kılıfına uydurma çabası, ben yaparım, kimse itiraz etmez nasıl olsa düşüncesiyle, saatli bombaların üstünde oturuyormuşuz gördüm.
AKP ile , adamlar bildiğiniz ,hani bir tabir var ya' Ali kıran baş kesen ' kesilmiş meğer.
Bu trafolar , vatandaşın güvenliği için öyle donanımlı yapılıyormuş ki, tabii nerde?
Ülkemizde mi sandınız?
Elbette Hayır!
Almanya'da, trafo kurulurken Mü kaplama diye bir kurulum önlemleri dizisi var ...
Bu ülkede, kesinlikle tesadüfen yaşıyoruz.
Mevzuata uyan var mı ?
Mevzu çok derin inanın.
İşi kılıfına uydurmanın kitabını yazmış adamlar.
İzin yok, belge yok, araştırma yok , kaçak trafo yapmaya kalkıyorlar.
Özellikle de, okul bahçelerini seçiyorlar.
Bu trafo, bir okulun bahçesinde patlasaydı ne olurdu acaba?
Sen önce, evinin yanına trafo koydurur musun düşün, sonra başka insanların hayatını riske at.
Elektrik elbette gerekli, trafolar da ama üç beş klima çalıştıracaksınız diye, aklınıza esen yere trafo koyamazsınız.
Yok böyle bir dünya.
Beylikdüzü'nde tesadüf kimse ölmemiş, ya ölseydi!
Kim sorumluluk alacak-tı?
Beylikdüzü’nde Panik Anları: Trafo Bomba Gibi Patladı!

 Cehennem gibi yanan Çukurova'dan dağ esintili, buz gibi Zorkun havasına...

🔥
Bu fotoğrafı Zorkun 'da çarşıda çekmiştim.
Müslüm Gürses'in ölümünün üstünden 11 yıl geçmiş.
Jiletçilerin sanatçısı diye tanınsa da, iyi sanatçıymış ki, hala arabaların arkasında resmi yer alıyor, anılıyor.
Ne güzel ,bu dünyadan bir Müslüm Gürses geçmiş.
Ama ben yazıya takıldım elbette.
Ne büyük bir iddia ' Bir şarkı çalar ve sana beni hatırlatır, beni unutamazsın ' .
İnsanların,kendilerini vazgeçilmez sanmalarına da hayret ediyorum doğrusu .
Bulunmaz Hint Kumaşı olduğunu sanmaları da ayrı bir özgüven patlaması.
Ne özelliği var da ,karşıdaki onu asla unutmasın acaba?
Çok mu sevgi dolu, çok mu saygılı, çok mu karizmatik ,çok mu çekici, ne ?
Herkes unutulur ,her şey mazide kalır ve hiç ama hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Kendini kandırırsan o başka.🙂
Öyle, araba arkalarına mesaj yazarak olmuyor bu işler.
Senden daha iyisi de illa ki vardır.
Sen kendini oyalarken atı alan çoktan.....😎
Hep sıcaktan bunlar.
Işınlanma diye bir şey olsa da, ya Zorkun Yaylası ' na 🌲,ya da tercihimdir bir deniz kıyısına ....🏊🏖️
Bir 4 kişi, van, sokak ve yazı görseli olabilir

Tüm ifadeler

 Ülkemizde ve dünyada ormanlar yanıyor da neden yanıyor acaba?

Uygar dünyada, insanlar bilinçli olduğu için,tarla yapmak için ormanı yakmaz, hasat sonrası anız yakmaz, ormanları cam kırıkları ve çöplerle doldurmaz, en güzel koylara, sahillere otel,villa yapmak için ormanı yakmaz,en fazla yıldırım düşer ve ağaçlar tutuşur.
Okullarda çocuklara ağacı kuşu, böceği sevmeyi korumayı öğretmez de,din eksenli eğitimle kafayı bozup,eğitimi yap-boza döndüren cahilleri Milli Eğitimin başına getiren bu hükümetle daha nereye kadar bu ülke?
Bir fotoğraf karesini Zorkun Yaylası'nda çektim.
Ormanlara giriş,piknik yapmak sözde yasaklanmış ama her yerde mangal yakan, kilim yayan,cam şişeleri saçan insan dolu.
Bu karedeki çocuğun elinde bir sapan vardı ve atılmış cam şişeleri hedef yapıp kırıyordu.
Az ötede de ailesi vardı.
Çocuğa seslendim duyuramadım sesimi,sonra vazgeçtim.
İnsanlar, öyle saldırgan ki artık, birini uyarsanız başınıza ne geleceğini bilemiyorsunuz.
Bıçak mı sallar, silah mı çıkarır korkuyorsunuz .
Güzelim ülkemizi ne hale getirdiler 23 yılda.
Bunları seçenler de gurur duysun artık kendileriyle.
Bu çocuk, kırdığı o cam kırıklarının güneşin etkisiyle ısınıp kuru otları tutuşturup ,koskoca ormanı yakacağını bilmiyor belli ki.
Peki, milli eğitimin müfredatında bir çocuklara ne öğretiliyor?
Matematik seçmeli ders, kendi dilini okuyup yazmaktan aciz, bilimden, teknolojiden bi'haber nesilleri yetiştirmeyi hedeflemişlerdi, başardılar da!
Derhal, acil, öncelikli Erken Seçim!
Az daha kalırlarsa , memleketin canına okuyup, uçurumun dibine atıp defolup gidecekler.
Yıkarak, yakarak, yok ederek gidecekler!
Uyanın artık,
Uyanın!
Bir orman tavuğu görseli olabilir

Tüm ifadeler

13 Ağustos 2024 Salı

 Bugün Pazar....

En sevdiğim gün.❤️
' Zaman ,sadece bir öncelik meselesidir.
Herkes, değer verdiğine müsaittir' demiş biri.
Elbette ,hiç kimse bir diğerini sevmek zorunda değil ama varlığına saygı duymalı.
Zorla kendini sevdiremezsin, elma armut meselesinde olduğu gibi.
İnsanlar arasındaki ilişkiyi ayakta tutmak hem zor hem kolay aslında.
' Bendeki yerini sendeki ben belirler ' demiş Mevlana.
İlişkilerin özetidir bu aslında.
Kim, kimde ne kadar var, ne kadar çoğalmış ya da eksilmiş ilişkinin gidişatında kendini gösteriyor.
İnsan yaş aldıkça ,daha bir seçici oluyor bir gerçek.
Daha nitelikli, daha bilge, daha aklı başında insanları görmek istiyor çevresinde ve daha kolay vazgeçiyor herkesten ve her şeyden.
Birçok şey anlamını yitiriyor, değersizleşiyor.
Saygısız, önemsemeyen insanlar çoğaldıkça iletişim de zorlaşıyor bir süre sonra.
Çokca tanık olduğum bir durum da şu örneğin:
Bir insanı, durup dururken de ararsınız elbette, sesini duymak istersiniz ,bu çok yanınızdaki insanlar için geçerli ama daha uzak ara insanlara bir şey sormak, danışmak ya da herhangi bir nedenle aradığımda ,mesaj çektiğimde önemsemiyor belli ki ve dönüş yapmıyor.
Bunu çok ayıplıyorum örneğin.
Saygısızlık olarak görüyorum.
Zaman bir öncelik meselesi demiştim ya yazının başında; demek ki , değer vermiyor karşıdaki.
Böyle durumlarda ,üstüne çizgiyi çekmek için de karşıdaki yerini kendisi belirliyor.
Yapacak bir şey yok.
Sevmek zorunda değilsek de birbirimizi ,' Ne diyordu acaba?' diye saygı duymamız gerekir.
Ötesi ha var ha yok!
İyi Pazarlar.❤️

 Zorkun Yaylasından ...

❤️
Neden bilmem yaylada sokak adı bulunmuyor.
Kazara ambulans çağırmaya kalkın adresi bulana kadar hastanız ölebilir ,o derece sakat bu işler.
İnsanlar ,adresi tarif ederken şunu yapıyorlarmış ,sonradan öğrendim:
Anacığım nurlarda uyusun, onu kaybetmeden önceki yıl, bu sandalyeleri rengarenk boyadım.
Sandalye de az değil ki , en az 15 tane var.
Bana bakıp 'Kızım yorma kendini,bırak öyle kalsın ' demişti kıyamayarak.
Ah Anacığım....
10 koca yıl geçti üstünden gidişinin.
Sandalyeler hala duruyor yerinde ama artık yıpranmaya da başladı.
Kahvehane sandalyeleri bunlar .
Yenilerini alacağım ve boyayacağım ama bulamıyorum.
Bozulan kahvelerde olurmuş, öyle söylediler.
Olur da, böyle bir duyum alırsanız haberim olsun.
Yayla evine alıp boyayacağım yine yeniden.🙂
Annemi de anmış olurum hiç unutmasam da.❤️
Ambulans ya da adres arayanlara şöyle tarif ediyorlarmış:
'Hani meydanda çok renkli sandalyeli bir ev var ya!
İşte ordan doğru yürüyün.' 😎
Fotoğraf açıklaması yok.

Tüm ifad