1 Haziran 2014 Pazar

Bu sabah,uyandığımda nedense o aklıma geldi.

Bir kadın Öyküsü.....

Adına Melike diyelim.
Bizim yaş kuşağı Kemalettin Tuğcu'nun besleme öykülerini anlatan kitaplarla büyüdü.
Beslemeler,köyden alınan,belki ilkokula gönderilen ama asıl görevi,evin işlerini yapan bir kız çocuğudur.Yeni giysileri olmaz.Varsa,evin kızının eski giysilerini giyerek büyür.Yoksa da,konu,komşudan alınan eskilerle büyür.
Sofraya oturmayan,bir kenarda itelenen beslemedir işte.
Ondan anımsadığım,pembe yanakları,hep kısa kesilmiş saçlarıydı.Benden birkaç yaş büyüktü.Anneannemin sokağında otururdu ve mahallenin çocukları arkasından ''Besleme ''diye alay ederlerdi.
Ben,hiç yapmadım ama itiraz da etmedim niyeyse?Oysa,o çocuklara engel olabilirdim.
Çocukluk işte.
Kim bilir ne çok utanırdı o seslerden.

Bir gün,sala okundu.Kulak kabarttım onun ismini söylüyordu hoca.Sanırım yirmili yaşlarındaydı öldüğünde.
Kendini,yaşadığı evin kömürlüğünde yakmıştı.
Bir insan,ölümü aklına neden düşürür ve kendini yakar bilmiyorum ama ne yaşadıysa kendinden geçmiş olmalı.
Belki de,yaşadıklarının yükü ağır gelmiştir.
Otopsi yapıldı ve kulaktan kulağa yayıldı ismi.''Bakire değilmiş''dediler mahallenin kadınları.
Kim bilir,kimin koynuna girmişti da canına kıymıştı?
Böyledir yurdum insanı.Ölen bir genç kızın dramını görmez hala açığını arar.Hala var mı böyle düşünen bilmiyorum.Umarım,bu çağ dışı düşünce artık kaybolmuştur.
Melike,''Eşimi boşayıp seni alacağım''diyen bir kocanın mı,yoksa,ergenliğe giren evin diğer erkeklerinin mi kurbanı oldu bilmiyorum;
(Ki,çok yaygındır biliyorsunuz bu yaşananlar.O erkek ne eşini boşar,ne de kızı eş diye alır.Orta yaş krizini atlatana kadar,körpecik bedenlere sahip olmanın hazzını yaşar çoğu.)

Eğreti Gelin filmini izledinizse eğer,beslemelerin çoğunun kaderi,evin erkek ergenlerinin büyümesine yardımcı olmak için seçilmiş olmalarıdır.Kurbandır anlayacağınız bir çoğu.
Söylentiye göre bütün öykü,o apartmanda geçmişti.Beslemelerin dışarı hayatı olmaz ki.Varsa,yoksa o evdir hayatı.

Nerden geldiğini bilmiyorum.Şu anda bir mezar taşı var mı,onu da bilmiyorum ama annesinin ''Melek kızım''diye saçını okşadığı,sarıldığı bir çocuk olmadı belli ki.
İçinde ne hüzünler yaşadı,ne beklentisi vardı yaşamdan kim bilir.
Tek çözümü,kendini evin kömürlüğünde yakmakta bulduysa eğer
Çok acı çekmiştir kuşkusuz,diri diri yanarken ama,acaba ona bunu yaşatanlar hiç vicdan sızısı duymuş mudur dersiniz?

Sabah,onun pembe yanaklarını anımsayarak uyandım.Neden bilmiyorum ama içimden bir hüzün dalgası geçti.
Ve bir genç kız kendini neden yakar ki......
Rahmet olsun sevgili Melikeye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder