6 Haziran 2014 Cuma

Heykel sanatı demişken.....
Beni meslekten soğutan ve bana okulda tek zarar veren hocamı anmadan geçmek olmaz.
Haluk Bey.....
Onunla ilk karşılaşmamız beni Adana'dan gittiğim için aşağılaması olmuştu.Her hafta sonu İDSO konserine giderdim AKM'ye.Bu nedenle AKM ve Gezi Parkı'nın yeri bambaşkadır bende.
O hafta sonu da ,Prokofiev'in - Romeo and Juliet Uvertürü vardı AKM'de ve ben arkadaşıma ''Gidemeyeceğim''diye söyleniyordum.Haluk bey yanıma yaklaştı ve ''Sen,nerden geldin de bunları biliyorsun?''dediğinde,''Adana''dedim ve burun büktü bana''Orda böyle şeyler biliniyor muydu?''diyerek beni küçümsedi.
Her şey o gün başladı aramızda.
Ve yine bir gün,piyanist oğlunun resitali var ve bütün sınıfa ''geleceksiniz'' diyor.Yanına gittim ve ''Yurtta kaldığım için,geceye katılmamın olanaksız olduğunu''söyledim.
Söylediği tek şey:''Geleceksin''oldu.
Gidemedim elbette.Yurttan atılmayı göze alamazdım.Evim mi orası da,kafama göre takılayım?
Bana karşı bir ön yargısı başlamıştı zaten ama vurucu darbeyi öyle bir yaptı ki....
Hava çok soğuktu ve kalöriferler yanmıyordu Haydarpaşa'nın tepesinde.Çok üşüdüğümü bugün bile anımsarım.Çukurova'nın insanı ne bilsin İstanbul karını?
Yanıma geldi ve ''Çalışacaksın''dedi.Oysa,atölyede herkes oturuyordu.''Üşüyorum,zaten öğle arasındayız''dedim.Beni atölyeden attı ve''Seni,bu atölyeden mezun etmeyeceğim.''dedi.
Dediğini de yaptı.Herkesi geçirdi,beni bıraktı.Yanına gittim ve yurtta kaldığımı,yazın çıkarıldığımı,beni bırakırsa kalacak yerimin olmadığını anlattım ama dinlemedi bile.Sırça köşklerinde yaşayanlar,akşamları sıcak evine gidenler bu çaresizliği bilmezler.
Beni yine dinlemedi ve ortada kalakaldım.
Sevgili arkadaşlarım Gülay ve Ece'ye inanın şükran borçluyum.Çünkü,beni evlerine aldılar bu süreçte.İkisine de çok teşekkür ediyorum yeniden.
Bana,''Bir anne ve çocuk yapacaksın''dedi gitti.
Neyse,bir Adana kadını yaptım,Ayağında şalvarı,kucağında bebesini emziriyor.Yaklaşık 1 metrelik heykel.
Atölyenin kapısını açtı.Heykele bakmadı bile ve kapıdan''Geçtin''dedi ve gitti.Gözlerimden şimşekler çaktı inanın.Heykeli,pencereye çektim.Haydarpaşa'nın tepesinden aşağıya attım.
Ve atarken,otobüsler Harem terminaline gidiyordu.
İçim nasıl rahatladı anlatamam.
Bir gün gazeteyi açtım ve ölüm ilanını gördüm.Aklımdan geçenler şunlardı:''Beni,İstanbul'da perişan ettin.Öyle çok yetenekli bir insan değildim sana rakip olacak.Derdin neydi benimle anlamadım?Estetikten uzak,kalıplaşmış Atatürk Heykelleri yaparak heykeltraş olunmuyor.Yaptığın bütün eserler ÇAKMA RODİN'di.Sıradan bir heykeltraştın ama egon öyle yüksekti ki,kimse senin gibi olamazdı.''sanıyordun..
Hiç iyi anmadığım,hiç sevmediğim biri olarak göçtün,gittin bu dünyadan.Bildiğin bir şey varsa da,öğrencilerinden saklayarak.......
Rahat uyuyor musun bakalım Haluk Bey?

''Bir daha asla çamura elimi sürmeyeceğim?? demiştim ama ona rağmen yeniden süreceğim sanırım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder