#Ekranda görmekten nefret ediyorum artık bunları.
En iyisi hayattan kareler...
İnsan çocukken, çevresindeki her şey dünyalar kadar büyük geliyor.
Burası, liseyi okuduğum okulum.
Çocuktum, bu okulun bahçesinden ilk girdiğimde.
Nasıl da büyük gelmişti spor salonu, okul binası.
Bahçede dolaşan dönemin gençlerini hayranlıkla izlemiştim.
Dostlukları, arkadaşları, gruplaşmaları çok hoşuma gitmişti.
'Bir gün ben de burda okuyacak mıyım?' dediğimi bugün gibi anımsıyorum.
Tabii ki, sonraki yıllarda ben de bu okulun öğrencisi oldum.
Gurur duyuyorum bu lisede okumaktan, öğrencisi olmaktan.
Bu liseden, çok başarılı öğrenciler çıktı, doktorlar, mühendisler, avukatlar, bir de sanat adına, ben. 

Bizim zamanımızda, eğitim de kaliteliydi, öğretmen-öğrenci ilişkisi de.
Bir saygı vardı.
Mümkün müydü, öğretmenimizin kafasına çuval geçirmek?
Terbiyesizlik, küstahlık, saygısızlık aldı başını gitti eğitim dünyasında.
Bugün bile, sokakta öğretmenlerimden birini görünce, hemen yaklaşıyor, saygıyla konuşuyorum.
Üstümde emekleri çok hepsinin.
Bahçede durdum, sıraya girdiğimiz yere baktım uzun süre.
Dün gibi ama üstünden çok yıllar geçti elbette.
Üst katta sınıfım 6 Fen C.
Anılar anılar...
Spor salonuna girdim. Şurda, daha dün gibi koştuğumuz beden dersimiz.
Basket potasına hiç girdiremediğim toplar.
Çok başarısızdım basketbolda biliyorum.
İnsanın, kendi farkında olması da bir şey.
Ben, ezelden beridir sanatla uğraştım. Yolum belliydi, ne işim vardı sporla, topla?

Gençlik yıllarım...
Mazide kalan yıllarım mı demeliyim?
Sanki, M. Ö. dönemini yaşar gibiyim. 

Ne güzel arkadaşlarım oldu bu yıllarda.
Okuldan çıktım, doğa canlanıyor artık.
Çınar Ağaçlarının dalları patlamaya başladı artık.
Bahar geliyor, ne güzel. 

























Hiç yorum yok:
Yorum Gönder