18 Nisan 2022 Pazartesi

 #Ocak ve Mart ayında, 30 bin esnaf iflas etti.

Son 15 ayda ise 130 bin 110 esnaf iflas bayrağını çekmiş durumda.
Bu, doğru biliyor musunuz?
Sokağa her çıktığımda, bir önceki çıkışımda açılmış dükkanları boş görüyorum.
Yazık bunca hayale, dökülen paraya ve umutlara....
İnsanlar, evini geçindirmek için iş kurar. En çok da gıda üzerinedir çünkü; en temel şey beslenme.
Üstüne başına ,eskiyi de ,modası geçmişi de giyer ama karnı doymazsa yaşamı sürmez.
TÜRK-İŞ verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin Mart ayı açlık sınırı 4 bin 928 TL .
Yoksulluk sınırı ise yine Mart ayında 16 bin 52 TL .
Sarayda, iftar açanlar, iftar sofrası düzenleyenler bunları biliyor mu acaba?
İnsan, bir an için şöyle düşünüyor: Hadi, dünyadan bi'haber yaşıyor da, hiç mi çevresinde ' Memleket yanıyor, insanlar çöpten yiyecek topluyor, bu saltanat ,bu şatafat ayıp oluyor ' demiyor mu?
Cesaretleri mi yok, yoksa, söylerlerse ellerindeki nemalandıkları da gidecek diye mi korkuyorlar bilmiyorum ama cidden durum vahim ötesi artık.
Bugün, atölyemi kapattım ,malum pazartesi ve semt pazarı günüm. Biraz da geç kalıyorum elbette.
Bilinir ki; akşam saatlerinde fiyatlar düşer.
Pazara gittiğim saatte, bu fiyatların neresi düşmüş anlamadım?
Her şey ateş pahası.
Bunu her hafta yazıyorum ama inanın, insanlar artık pazar arabası kullanmıyor nerdeyse.
Bir pazar arabasını haftalık doldurmanın maliyeti, asgari ücretlinin aç kalması demek.
Herkes sarayda yaşayıp, ayda 100 bin TL. maaş almıyor elbette.
4.250 TL.'yi pazara mı versin, marketten süt-yoğurt mu alsın, evin, çoluk çocuğunun masrafını mı karşılasın, kira ve faturaları mı ödesin, ne yapsın?
Ayıp artık, insanda biraz utanma olur.
Her gün zam, her gün zam!
Yakıta zam geldiği zaman, ülke bir kez daha yoksullaşıyor.
Zam demek, bütün fiyatların fırlaması demek.
Hala, marketlerde 5 kg. şeker yok biliyor musunuz?
Tepeden tırnağa ahlaksızlık dört bir yanımız.
Marketler stok yapıyor, üretim yok, ithalata dayalı bir ekonomi...
Dolar düştü, fakirleş; dolar yükseldi, yine fakirleş!
Tabii, arada ,gece yarısı bu iniş- çıkışlardan götüren götürene ayrı konu.
Bugün, pazara gittim ve elimde üç- beş poşet ,verdiğim para ki, çoğu şeyi almadım, asgari ücretle geçinene Allah yardım etsin.
Geçen hafta, çocuğunun oyuncağını ve kullanılmış ayakkabıyı satan kadın yoktu örneğin.
Kim aldı da, elindekileri bitirdi bilmem ama ya da, satamayınca gelmemiş olabilir pazara.
Bir utanç karesidir bu ülkem adına.
Bir anne- çocuk gördüm.
Çilek düştü tezgahlara biliyorsunuz.
Erik de düştü ama onun fiyatını anlatmaya sözcük yok.
Tuza banıp yemek için daha çok beklersiniz.
Çocuklar da hiç dayanamaz çileğe.
Annenin, bir kutu çilek alması da hayal.
Nefis çeker derler ya!
Satıcı, çocuğa çilek uzattı yesin diye.
İnsan, böyle kareleri görünce ,bir sıcaklık hissediyor doğrusu.
Ama bir yandan da ....
Bu kadar uçurum olamaz, olmamalı sarayla vatandaş arasında.
Ha, bir de saraya iftara çağırılan sanatçı ! lar var ki....
Ama konumuzla ilgisi yok.
Yedikleri bal- şeker olmasın elbette!
Az daha yıkama yağlama yapsınlar.
Belki, damada, ona buna bir ihale, bir konser falan kaparlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder