Edebiyatta, her zaman en çok öyküleri sevdim.
Öyle kurgusal değil, yaşanmış hikayeleri okumayı hep çok sevdim.
Bir yazı okudum, hüzün dolu.
Öğrencilik yıllarımda, Suadiye - Bağdat Caddesinde de yaşadım.
Trenleri de çok kullandım, alt geçitlerden de çok geçtim ama ne bu alt geçidi ne de öyküsünü duymamıştım.
Olay, Suadiye 'de geçiyor.
Feride, Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı, Mühendis Orhan Göncüoğlu' nun 20 yaşındaki kızı.
Suadiye tren raylarından geçen insanlar, tren çarpmasından ölüyor.
Ölümler çoğalınca, Suadiye Muhtarı ve Orhan Göncüoğlu, oraya bir alt geçit yapmak için çalışıyorlar.
Çabaları sonuç veriyor ve inşaat başlıyor.
Bu arada, Feride Hacettepe Tıp Fakültesi' ni kazanıyor ve artık bir Ankaralı.
Orhan Göncüoğlu, insanlar tren kazalarında ölmesin diye uğraşırken, 20 Haziran 1968 yılında, Hacettepe yokuşundan freni patlayan bir kamyon hızla aşağıya iniyor ve Feride'yi eziyor.
20 yaşında, belki şimdi çok iyi bir doktor olacak genç bir kızın hayatı orda bitiyor.
Feride'nin Anne - Babası, uzun yıllar Suadiye'deki eve gitmiyorlar.
Bir gün, o evin kapıları açılıyor ve bütün duvarlarda Feride 'nin fotoğrafları asılı.
Freni patlamak denen şey, uygar bir dünyada yaşanır mı bilmem ama bizim gibi geri kalmış ülkelerde ne çok duyuyoruz bu haberleri.
1968 yılında da, bugünden çok daha az araç varken de fren patlıyormuş meğer.
1968' de, alt geçidin inşaatı bitiyor ve o geçide ' FERİDE GEÇİDİ' adı veriliyor.
Ne hazin bir öykü.
Okurken, insanın içinde bir kırıklık yaratıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder