Bu hafta, ülkemizdeki insan çaresizliğine iki olayla tanık oldum ve çok üzüldüm.
Bazen, insanın elinden bir şey gelmediği anlar olur ya!
İşte, böyle anlardı tanık olduğum.
Atölyemi kapatıyorum, kapının önünden geçtiğini gördüm o yaşlı adamın. Şöyle bir baktı ve yürüdü.
Başını eğmiş, 'Kızım' dedi 'Ben, dilenci değilim. Eşim hasta ve onu doktora götüreceğim, bana para yardımı yapar mısın?'
İlk kez, yanıma cüzdanımı almadığıma bu kadar üzüldüm.
O yaşta bir insan, bu kadar üzgün para istiyorsa, ona yardım etmek gerekirdi elbette.
Dedim 'Yarın gelin, yanımda para yok.'
Ama yarın gelmedi.
Aklımda takılı kaldı o adam.
Bugün, bankadan çıktım yürüyorum. Büyük bir giyim mağazasının önünde, beli iki kat ve koltuk değneğiyle hayata tutunan bir baba ve yanında iki de küçük çocuk vardı.
Yara bandı satıyordu.' Ne olur alın diyordu, çocuklarım X okuluna gidiyor , ne olur alın.
O okulu elbette biliyorum çünkü; benim kızım da o okulda okudu.
O babanın ve iki çocuğunun haline o kadar üzüldüm ki...
İkinci kez, yardım isteyen bir insana elimi uzatamadım bugün.
Bankalardan, eskiden para alırken 10-20 TL. gibi miktarları çekerdik ama artık 100-200 TL. şeklinde, gıcır gıcır basılmış paraları alıyoruz.
Paralar o kadar keskin ki, elinizi kesiyor, o kadar yeni.
Yaşlı adamı kaçırdım ama bu babayı yarın aynı yerde bulurum umuyorum.
Bu bize neyi gösteriyor?
Millet aç aç!
Parası olsa, o yaşlı adam eşini hastaneye götürmek için para arar mı?
Peki ya, o engelli baba!
Çocukların ayakkabısı mı yok, üstünde montu var mı, karnı doyuyor mu, evi sıcak mı?
'Her şey yolunda' diyen, gözlerinden fal baktıran o bakan...
'Dünya bizi kıskanıyor muydu?
Bu yoksulluk ve sefaletle mi dünya bizi kıskanıyor acaba?
İlk seçimde, sizden kurtulacağız, ilk seçimde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder