#2 Temmuz 1993
Türkiye'nin bir utanç belgesidir!
Siz hiç,yakın zamanda yanık et-tavuk kokusunu duydunuz mu?
Hani,mangal sezonu açıldığında,baharatlarla marine edilmiş ızgara tavuktan söz etmiyorum.
Ya da edelim:Nasıl da çekicidir o koku.Tok karnına bile yemeye doyamazsınız değil mi?
Evinizde pişirseniz bile,kızarmış tavuk kokusu tüm mahalleyi sarar.
Böyledir pişen etin kokusu.
Peki,hiç yanmış bir hayvanın kokusunu duydunuz mu?
Hani,ormanları yakarlar ve içinde ne kadar börtü-böcek varsa ateşin içinde kalır ve siz çığlıklarını duymazsınız ama o hayvanlar diri diri yanar ya!
Ben duymuştum o kokuyu.Çocuklar,kent içi ormanı yakmışlardı ve söndürmeye koşmuştum.Neyse ki,çok yayılmadan,şükrederek söndürmüştük o yangını.Hayvanlar kurtuldu derken,ertesi gün
kabuğunun içinde yarısı yanmış kaplumbağayı gördüğümde,yangın sırasında duyduğum o tiz çığlığın nerden geldiğini anlamıştım.
Sahi!
Siz hiç,bir kaplumbağanın çıkardığı sesi duydunuz mu acı çekerken?
Onu da,başka bir yaşanmışlıkta anlatırım.

Kokular dedim....
Peki,insan yanarken nasıl kokar?Havaya ağır ağır yanık et kokusu dağılır önce.Sonra kömürleşmiş bedenler gelir önümüze.
Kesilmiş tavuğu mangala atarsınız ama bir insanı diri diri yakabilir misiniz?
Diyelim ki,yakan siz değilsiniz.
Peki,o insanlar yanarken,öylece seyreder misiniz?
Yardım çığlıkları,ateş ve havaya karışan et kokusu genzinize dolarken sessiz kalabilir misiniz?
Peki...
Ey Sivaslılar!
Ey Madımak Oteli yanarken orda olanlar!
Siz vicdansızlar.
Orda,o insanlar yanarken siz ne yaptınız?
Yanık et kokusu ciğerinize dolarken öylece durup seyrettiniz ve alkışlarla,sloganlarla ölmelerini desteklediniz değil mi?
Düşünün bakalım,ya orda camlardan yardım bekleyenlerden biri sizin kızınız,kardeşiniz,babanız ..... olsaydı;
Siz nesiniz,insan mısınız?