24 Eylül 2019 Salı

#Bu fotoğraf karesini Zorkun Yaylasında çekmiştim.
Hala,kendi oyuncağını yapan çocukların olması bana umut vermişti o gün.
Şimdiki çocuklar,hazıra konduruluyor.Yaratıcı zekaları öldürülüyor ebeveynler tarafından.
Ellerine tutuşturuluyor tablet ya da cep telefonları,başlarından gitsinler de,ne olursa olsun kıvamında anne-babalar.
Oysa,çocukla geçirilecek zamanın zenginliğini anlamaları gerekiyor.
Bu çocuklara baktığımda,kendi çocukluğum aklıma geldi.
Pek de çocuk olduğumuz söylenemez elbette,birdenbire büyümek zorunda kalmıştık çünkü.
Ama o kısacık zamanda bile çok şey yapmıştım.
Ağaçların tepelerinden inmezdim örneğin.Dallarında akrobasi yapardım.
Şimdi,bir çocuğun değil ağaca tırmanması,evden çıkarılmadıkları gibi,ortada tırmanacakları ağaç da yok.
Mahalleli çocuklardan kızlı-erkekli futbol takımı kurardım örneğin.Kıyasıya maçlar yapardık.

Bize gol atan pek görülmezdi çünkü;o golün bir faturası olurdu elbette.
Korkudan atamazlardı yani. 
Cam bilyelerimiz vardı örneğin.Toprağa yapışırdık,üstümüz başımız toz duman,bir çukur kazardık ve oyun başlardı.
Rengarenk cam bilyelerin ışıltısını unutmak mümkün mü?
Her oyunun sonunda,bütün bilyeler benim olurdu ama olsun,oyundu bu,bir kazananı değil,hep kazananı bendim nasıl olsa. 
Annemden,en azar işittiğim konuydu makaralardan yaptığım trenler.
Bütün kibritleri boşaltırdım,az kalan makaraları da elbette,unla suyu karıştırırdım,bulamaç yapar ve kibrit kutularını yapıştırıp,tren katarı yapardım kendime.
Bizler,yaratıcı çocuklardık.

Önümüze lego setleri,çeşit çeşit oyuncak gelmezdi ki.Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık ve müthiş keyifli bir işti bu.
Bu çocukları izledim bir süre.
Kendi çocukluğum aklıma geldi.
Ne günlerdi,o günler! ❤️


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder