20 Mayıs 2019 Pazartesi


Atölyemizdeki çalışma arkadaşlarımızdan, Gönül Hanımın davetiyle köye gittik.
Bizim köyümüz olmayınca,çok çekici geliyor elbette gittiğim her yer.
Buğday ve mısır tarlalarından geçtik köye gitmek için.
Sarı sarı buğday başaklarını izledim bir süre;rüzgarda salınmalarını.
Berekettir Çukurova'nın adı! 
Gönül Hanım ve eşi bizleri çok iyi ağırladılar,burdan kendilerine teşekkür ediyorum ben ve arkadaşlarım adına.
İnanılmaz güzellikte,cennetten bir köşe diyebilirim köy için.
Geniş bahçesi meyve ağaçları ve çiçeklerle dolu.
Köy olur da,tavuk olmaz mı?Bir köşede kümes vardı.Tavuklar,bir kümeste hiç olmayacak sayıda horoz ve yeni çıkmış civcivler birbirlerini yiyerek kümeste yaşıyorlardı. 
Çocukluğumdan kalma anlardı,meyve ağaçlarından hasat yapmak.
Annemden kalan kokulu karanfil,evde,bir türlü yetiştiremediğimiz patates çiçeği bile vardı köyde.
Gönül Hanımlar,karpuz bile ekmişti ama onlar bilmiyordu,o karpuzlar benimdi. Ben,talan edince anlayacaklar ama iş,işten geçmiş olacak elbette.
Karpuz demek,ben demek çünkü! 
Hamağı henüz kurmamışlardı ama salıncak vardı.Nasıl da keyifle sallandım.
Tulumbadan su çektim,Manolya Ağacı bile vardı,dokundum.
Yahu!
Yok mu,şöyle bir köyde,terk edilmiş bir köy evi olup da bana hibe edecek olan biri?
Valla,tamir eder otururum.
Sonra,istemek yok ama! 
Usandım çılgın kalabalıktan,bana sakinlik gerek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder