9 Mayıs 2019 Perşembe

#Hani,kimse sorsanız belgesel izlediğini söyler ya!
Ben,şahsım adına,Yavuz! hırsızın ev sahibini bastırmasından öyle usandım ki,kanalları tararken,cidden de bir belgesele takıldım.
Kuraklığın içinde,zebraların yaşama tutunma telaşını anlatıyordu.Anne zebra ölünce,yavrunun annesinin etrafında pervane olması ve kalkacağına dair sürekli burnuyla dürtmesini üzüntüyle izledim.
Baba zebra,az sonra olacakları bildiği için yavruyu uzaklaştırmaya çalıştıkça,yavru annesine sokuluyordu.
Az sonra olacaklar ne miydi?
Leşe konan akbabalar,sürüler halinde saldıracaklardı ölü anneye.
Doğanın dengesiydi aslında yaşanan.Her bir canlı,bir diğerinin yaşamasının devamlılığıydı ama hayvanların dünyasında!
İnsanoğlunun fırıldaklığı,haksızlık,kul hakkı yemek için çevirdiği dalaverelerin ucu bucağı olmadığı için,burda bir dengeden söz edemeyiz elbette.
Neyse...
Belgesel bitti,kanalları tarıyorum;aman Tanrım!
Mavi,ekose ceketin yerini çizgili takım almış ve yine karşımda duruyor.
Derhal kanalı değiştirdim elbette ve yine bir belgesel kanalını buldum.
Bu kez de,Mors'ların,yani;Deniz Aygırlarının hayatını anlatıyordu belgesel.
Hayvanların,buzullar başlayacağı zamana kadarki hayatta kalma çabasını izledim.
Üst üste yığılmış hayvanlar ölüyordu tek tek ve bu,insanın eseriydi çünkü;küresel ısınmanın buzullardaki erimeyi hızlandıran sonucuydu yaşanan.
İnsanın eli neye değerse,fikrinin kiri oraya bulaşıyor gördüğünüz gibi.
Dünyanın her yerinde iyi-kötü,güzel-çirkin bir ilişki ağı yok muydu?
Bizim payımıza da bunlar düştü işte!
Zihinlerinin kirinin eseri değil mi yaşananlar?
Belgeseller bitti ve ben,kardeşimin ,arkadaşıyla canlı yayına katıldığı radyo programını dinliyorum
Ve inanmayacaksınız ama şu anda radyoda, Gülay şarkısında diyor ki:
'İstanbul ağlıyor, ben ağlıyorum.
Bıkmadılar İstanbul'u ağlatmaktan,bıkmadılar!'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder