#Haberleri izliyorum şu anda, insanın bu siyasileri gördüğünde zıvanadan çıkmaması mümkün değil inanın.
Rezillikleri diz boyu bunların.
İçimden geçenleri burda yazmayacağım ama bir haber gördüm, bir anda gülmeye başladım ve anılarım aklıma düştü.
İstanbul 'da, bir postacı, bir horoza taş atıyor, horoz da postacının peşine düşüyor ve postacı kendini bir apartmana atıyor ya!
İşte, yaşadığım bir anı:
Biz, eskiden Kahramanmaraş' ın Andırın ilçesine yaylaya giderdik.
Babam, öyle uygun bulmuş demek ki.
İki ay kalıyoruz ama komşularımız, dostlarımız var Andırın' da.
En sevdiğim komşumuz, Navrus Hanım Teyze.
Yaşıyorsa, Allah uzun ömürler versin.
İşte, bu Navrus Hanım Teyzenin bir horozu vardı. Öyle korkardım ki o horozdan, öyle böyle bir horoz değildi çünkü.
Boynuna tasma bağlanmış bir köpek gibi saldırgan ve hırçın bir horozdu.
Bir de iriydi ki, sanırsınız ki, bir Kangal var kapıda.
En çok, o inanılmaz renkleri aklımda kaldı.
Pırıl pırıl parlıyordu tüyleri.
Horozdan çok korkuyorum ya, Annem, Navrus Hanım Teyzeye gezmeye gidecek, bana dedi ki :Kızım git, uygunlar mı sor.
Korkuyorum ama itiraz da edemiyorum, gittim mecburen.
Sağa baktım, horoz yok, sola baktım horoz yok, bir rahatladım ki, sormayın.
Evin de, dışardan beton merdivenleri var, yeni yıkanmış, pırıl pırıl.
Bu arada, 4-5 Yaşlarındayım. Hayvanlara hiç zarar vermedim, vermem de.
Yani, o postacı gibi taş falan da atmam.
Usulca, kaymadan merdivenleri indim.
Hala tetikteyim ama çünkü; o horozun saldırma öykülerini biliyorum.
Bahçenin ucunda da, kocaman gövdeli bir dut ağacı var.
Hani, üç kişi kucaklasa ancak sarar.
Tam, patikadan iniyorum, o horoz, meğer, o dut ağacının arkasında beni beklemiyor muymuş?
Üstüme bir atladı....
Çocuğum, kaçamıyorum. Çığlıklarımı duyan yok.
Horoz, başıma gagasıyla vurdukça kan çıkıyor.
Yüzümden aşağıya kan akıyor, ben koşuyorum, horoz başımda bana vuruyor.
İnmiyor da namussuz. 😉
Eve kadar, başımda horozla geldim, Annem beni görünce bir çığlık attı.
Yüzüm gözüm kan içinde ve horoz hala başımda.
Hayvanı başımdan alamıyorlar.
Bu horoz, bana neden bu kadar kin tuttu bilmem.
Çocuğum yahu!
Ne kadar zarar verebilirim ki?
Sonunda, horozdan kurtuldum ama başım, tümüyle kan içinde kaldı.
Aradan zaman geçti, yaralarım iyileşti ama başımın bir yerinde, horozun vurduğu yerde darbenin izi kaldı.
Saçlarımı her taradığımda o yara izine dokunur ve o günleri anarım.
Böyle bir horoz, dünya yüzüne bir daha gelir mi derken, postacıyı kovalayan horozu gördüm de....
Andırın 'daki horoz bir başkaydı elbette ama bu horoz, kuşaktan torunu mu acaba? 😉
Ne manyak bir horozdu o!
Rezillikleri diz boyu bunların.
İçimden geçenleri burda yazmayacağım ama bir haber gördüm, bir anda gülmeye başladım ve anılarım aklıma düştü.
İstanbul 'da, bir postacı, bir horoza taş atıyor, horoz da postacının peşine düşüyor ve postacı kendini bir apartmana atıyor ya!
İşte, yaşadığım bir anı:
Biz, eskiden Kahramanmaraş' ın Andırın ilçesine yaylaya giderdik.
Babam, öyle uygun bulmuş demek ki.
İki ay kalıyoruz ama komşularımız, dostlarımız var Andırın' da.
En sevdiğim komşumuz, Navrus Hanım Teyze.
Yaşıyorsa, Allah uzun ömürler versin.
İşte, bu Navrus Hanım Teyzenin bir horozu vardı. Öyle korkardım ki o horozdan, öyle böyle bir horoz değildi çünkü.
Boynuna tasma bağlanmış bir köpek gibi saldırgan ve hırçın bir horozdu.
Bir de iriydi ki, sanırsınız ki, bir Kangal var kapıda.
En çok, o inanılmaz renkleri aklımda kaldı.
Pırıl pırıl parlıyordu tüyleri.
Horozdan çok korkuyorum ya, Annem, Navrus Hanım Teyzeye gezmeye gidecek, bana dedi ki :Kızım git, uygunlar mı sor.
Korkuyorum ama itiraz da edemiyorum, gittim mecburen.
Sağa baktım, horoz yok, sola baktım horoz yok, bir rahatladım ki, sormayın.
Evin de, dışardan beton merdivenleri var, yeni yıkanmış, pırıl pırıl.
Bu arada, 4-5 Yaşlarındayım. Hayvanlara hiç zarar vermedim, vermem de.
Yani, o postacı gibi taş falan da atmam.
Usulca, kaymadan merdivenleri indim.
Hala tetikteyim ama çünkü; o horozun saldırma öykülerini biliyorum.
Bahçenin ucunda da, kocaman gövdeli bir dut ağacı var.
Hani, üç kişi kucaklasa ancak sarar.
Tam, patikadan iniyorum, o horoz, meğer, o dut ağacının arkasında beni beklemiyor muymuş?
Üstüme bir atladı....
Çocuğum, kaçamıyorum. Çığlıklarımı duyan yok.
Horoz, başıma gagasıyla vurdukça kan çıkıyor.
Yüzümden aşağıya kan akıyor, ben koşuyorum, horoz başımda bana vuruyor.
İnmiyor da namussuz. 😉
Eve kadar, başımda horozla geldim, Annem beni görünce bir çığlık attı.
Yüzüm gözüm kan içinde ve horoz hala başımda.
Hayvanı başımdan alamıyorlar.
Bu horoz, bana neden bu kadar kin tuttu bilmem.
Çocuğum yahu!
Ne kadar zarar verebilirim ki?
Sonunda, horozdan kurtuldum ama başım, tümüyle kan içinde kaldı.
Aradan zaman geçti, yaralarım iyileşti ama başımın bir yerinde, horozun vurduğu yerde darbenin izi kaldı.
Saçlarımı her taradığımda o yara izine dokunur ve o günleri anarım.
Böyle bir horoz, dünya yüzüne bir daha gelir mi derken, postacıyı kovalayan horozu gördüm de....
Andırın 'daki horoz bir başkaydı elbette ama bu horoz, kuşaktan torunu mu acaba? 😉
Ne manyak bir horozdu o!
O günden sonra, bir daha Navrus Hanım Teyzenin evine hiç gitmedim.
Bilmem ki yaşıyor mudur?
Bize yaptığı mısır unlu çöreklerin tadını hiç unutmadım.
Ailesine, burdan selam olsun. ❤️
Bilmem ki yaşıyor mudur?
Bize yaptığı mısır unlu çöreklerin tadını hiç unutmadım.
Ailesine, burdan selam olsun. ❤️
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder