13 Şubat 2019 Çarşamba


İlk durağımız Kastabala.
Fotoğraflardan da göreceğiniz gibi,2009 yılında başlayan kazı ve restorasyon çalışmaları, 'Keşke hiç dokunmasalardı da,tarih kendi kaderinde kalsaydı da'dedirtiyor insana.
Kastabala'ya iki yol var gitmek için.Osmaniye ve Kadirli tarafından.
Köylerden,Aslantaş baraj gölünün kıyısından geçtik tarlalarda boy veren buğdayları izleyerek.
Kaleyi görerek başlıyorsunuz ama kaleye çıkmak,güvenlik nedeniyle yasak.Tıplı,amfi tiyatro gibi.
Oysa,ben geçen yıl tiyatroya inmiştim,akustiği çok güzeldi ama bu yıl her yer çevrilmiş,yasak!
Kastabala'ya gitmek demek,sütunlu yolunu,her tarafa saçılmış,kırık dökük sütun başlarını,taşları, hiçbir çalışma yapılmayan her yeri kapatılmış mavi brandaları ve göremediğiniz tarihi ziyaret etmek demek.
İnanın,bu kez çok üzüldüm.
Neden kimse görmüyor buraları?
Ben,çok merak ediyorum örneğin;o mavi brandaların altında yaşanmış hangi tarih yatıyor!
Hamamı,agorası,tiyatrosu,evleri,yaşam alanları nasıldı bilmek istiyorum.
Ben mi,elime kazma kürek alıp restorasyonu yapacağım?
Bu iş için bütçe ayıracak,planlayacak ve sonucu alacak Kültür Bakanlığı nerde?
Seneye gitsem,daha vahim bir manzara bulacağımı biliyorum.
Ya tarihi kendi haline bırakın ya da bu işi adam gibi yapın!
İşte sizlere,fotoğraflarla Kastabala Antik Kenti.
Fotoğrafları es geçmeyin derim,biliyorum biraz uzun ama....
Bundan sonraki rotamız,Taş Köprü.
Bakalım,bizi orda ne bekliyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder