15 Temmuz 2018 Pazar

#Nihayet Zorkun Yaylasındayım,evimizdeyim.
Kapıdan girdim,annemin mis kokulu beyaz zambakları açmış.Ne çok beklemişti annem bu zambakların açmasını ama göremedi.
Şöyle bir baktım bahçemize,erik ağaçlarımız yine az vermiş bu yıl;ceviz ağacımız kendini toparlamış ve sincaplarımıza ceviz vermiş ama sevindirici şey,kaysı ağacımız meyve vermiş nihayet.
Meyve ağaçlarımız,yüzyıllık çamlarımız,tomurcuğa durmuş papatyalarımız ve soğuk Zorkun akşamı....
Evlerin ışıkları yanıyor ama hiç kimse tanıdık değil artık.
Biz çocukken yaşlı olanlar artık yok.Çocukları,evleri satıp gitti.Oysa,ne çok anı biriktirir insan burda.
Bahçemizde dolaşıyorum şu anda,babamın avludaki ayak sesi,annemin becerikli anne halleri,şurda ablamla İbrahim Tatlıses dinleyerek kadeh kaldırmamız,surda,duvarın üstünde abimin çektiğim son fotoğrafının hayali,yan evimizden diğer abimin çay istemesi,anılar,anılar....
Hiçbiri yok artık.
Yaylamızın eski günlerinden eser yok şimdi.
Bir hüzün sarmış her yeri.
Bir sihirli değnek olsa ve hayatı geriye alabilsem keşke.
Gidenlerin hüznü,geride kalan yalnızca anılar şimdi.
Evlerin ışıkları bir bir sönüyor artık.Hava soğuk,insanlar uykuya çekiliyor yavaş yavaş.
Bahçede oturuyorum,sokak lambalarının ışığını seyrediyorum şu anda.
Elde var hüzün.
Ne kadar özlüyorum eski günlerimizi,ne kadar.
Annem,kapıdan çıksa ve 'Hadi kızım,hava soğudu,gir içeri' dese ve ben 'Biraz daha oturayım anne ' desem ama ne mümkün artık.
Gecenin karanlığında,annemin zambaklarının kokusu geliyor.
Avuçlarıma saklasam ve üflesem ulaşır mı ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder